2 Şubat 2016 Salı

Rehber Kitaplar

Bebekler beklediğimi ilk öğrendiğim günlerde ben de koşa koşa gidip Traccy Hogg'un "Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler" kitabını alanlardanım. Öncesinde bebek sahibi olan arkadaşlarımdan hep onun ismini duymuştum. Ne yapalım acemilik işte.. Sonra nedense okumak içimden gelmedi Şimdilerde ise içinden bazı alıntılar gördüğümde okuyup zaman kaybetmediğim için seviniyorum.

Ortalıkta bir sürü kitap, internet, doğru-yanlış bilgiler dolanıyor. İnsan neyi okuyup neye güveneceğini şaşırıyor. Ben şimdiye kadar okuduğum kitaplardan bana mantıklı görünenleri burada sıralamak istedim. Beğendiğim kaynaklar bulmaya devam ettikçe de listeyi güncelleyeceğim. 

1)
İçimizdeki Çocuk (Doğan Cüceloğlu): Öncelikle bu kitapla başlamak lazım bence. Hatta çocuk sahibi olmadan da okunmalı. Çocuk yetiştirmekten önce kendini tanıma yolunda düşündürüyor.

2) Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Ne Bekler ( Arlene Eisenberg, Heidi E. Murkoff, Sandee E.Hathaway ) : İlk yıl karşılaşabileceğiniz neredeyse tüm konular detaylıca ele alınmış. Aklıma takılan birçok sorunun cevabını içinde buldum.

3) Hoşgeldin Bebeğim (Prof. Dr. İpek Akman): Çok pratik bir şekilde karşılaşacağınız gerçek durumlarda ne yapacağınızı uzatmadan anlatmış. Doğuma yakın günlerde okumanızı öneririm. Zaten bir günde okuyup bitirebilirsiniz.

4) Mışıl Mışıl Uyuyan İkizler Mutlu Aileler (Marc Weissbluth): Her ne kadar isminden ikizler özelinde yazılmış gibi görünse de tek çocuklar için de geçerli bilgiler aktarılmaktadır, hatta neredeyse ikizler özelinde hiç bilgi yok diyebilirim.

5) Bebeğinizin Beyin Eğitimi (Fergus Lowe , Brigid Lowe): Günlük hayatın içerisinde bebeğinizin beyin gelişimi için yapabileceklerinizi gerçekçi yöntemlerle anlatmış.

6) Çocuğunuz Sizden Ne Bekliyor ( Prof. Dr. Yankı Yazgan) : Yankı Yazgan kitabı kendisine sıkça gelen sorulardan derleyerek oluşturmuş. Genelde herkesin karşılaşabileceği sorunlara değinmiş.

7) Anne Babanın Sihirli Sandığı (Ute Glaser): Her ebeveynin karşılaştığı sorunlarda net bir şekilde ne yapmanız gerektiği anlatılmış. Direk çözümler vermesi açısından ben çok beğendim. Tekrar tekrar dönüp bakabilirsiniz.

8) Çocuk Eğitimi El Kitabı ( Prof. Dr. Haluk Yavuzer): Yeni doğduğu zamanlar için değil de biraz daha büyük çocuklar için  somut örneklerle çözüm önerileri vermektedir. 

10 Aralık 2015 Perşembe

Hamilelikte Çatla-ma-mak

Hamilelikle oluşan çatlakların önüne geçmek mümkün mü?

O koca karnıma rağmen bende oluşmadı. Zaten oluşmayacak mıydı yoksa tedbirlerim mi işe yaradı bilemiyorum. Kesinlikle genetik özelliklerin çatlamamam da etkisi vardır ama koca karınla da hiçbirşey yapmadan bekleyemezdim. 6. haftadan itibaren karnım daha büyümeden önlemlerimi almaya başladım Sadece 3 madde ile çok kolay bir şekilde en azından önlem almış olabilirsiniz. Önemli olan cildin nemsiz kalmaması , ki benim cildim çok nemsizdir, buna yönelik 3 kolay uygulama ile çatlaksız atlattım bu süreci.

1) Elbetteki bol su tükettim.

2) Her sabah, piyasada çatlak önleyici olarak bilinen kremlerden bolca sürdüm (ben Lierac kullandım).

3) Her akşam, aktarlarda hamilelikte çatlak önleyici diye satılan yağlardan sürdüm. Benimkisi badem yağı, kakap yağı, portakal yağı, havuç yağı gibi çeşitli yağların karışımı idi. Kokusu malesef çok ağırdı katlanmak biraz zor oluyor.

6. haftadan son ana kadar hiçbir gün aksatmadan bu uygulamalara devam ettim. Sonuç benim için olumlu oldu umuyorum sizler için de aynı şekilde olur.





26 Kasım 2015 Perşembe

Yenidoğan Hipotiroidi

Anne olmanın ilk ciddi sınavını verdiğim gün oğullarımdan birinin tiroidi ile ilgili sorun olduğunu öğrendiğim gündü. Sanırım 20 günlüktü çocuklar, aile hekimimiz aradı. Oğullarımdan birisinin TSH'ının (thyroid-stimulating hormone) üst sınırlarda olduğunu mutlaka çocuk endokrinoloğunun görmesi gerektiğini söyledi. İnsana "kal" gelmesi durumu vardır ya onu yaşadım. Hatta aile hekimimiz de bu "kal"  gelme durumunu anlayıp ben akşam size uğrayıp durumu anlatayım dedi. Fakat akşamı beklemek ne mümkün, ben çocukları bırakamadığımdan annem hemen aile hekiminin yanına gitti durumu anlayıp geldi.

Bebeklerimiz doğduğunda hastanede topuk kanı alınır ve hastane tarafından Sağlık Bakanlığı'na gönderilir. Bu topuk kanından tiroid hormonları da kontrol edilirmiş, eğer hormon değerlerinde normal kabul edilen değerlerden farklılık görülürse aile hekimleri aracılığı ile aile bilgilendirilirmiş. Eğer herşey yolunda ise ayrıca aileye bir bilgilendirme yapılmıyor.

Tiroid hormonu vücuttaki tüm metabolizmayı düzenleyen beyin gelişimini sağlayan hormondur. Beyin hücrelerinin gelişiminde de tiroid hormonu çok önemlidir. Bu nedenle zamanında tanı konulamayan ve tedavisi yapılamayan bebeklerde değişik derecelerde geri dönüşü olmayan zeka ve gelişme gerilikleri görülüyor.

Bu durum öğrenildiğinde yapılacak ilk iş mutlaka çocuk endokrinoloğundan randevu almaktır. Biz de vakit kaybetmeden çocuk endokrinoloğu doktor araştırıp götürdük oğlumuzu. Doktora hazırlıklı gitmekte fayda var mutlaka bebeğinizi iyi gözlemleyin. Doktorumuz bebeğin hareketliliği, kabızlığı, gibi konularda sorular sordu. 

Doktorumuz, kendi muayene bulguları, benim anlattıklarım, kan testi sonuçları, tiroid ultrasonu sonuçlarının hepsini birden değerlendirdi. O değerlendirmeleri ile şimdilik sadece takip edilmesi gerektiğine karar verdi ve 1 ay sonra kontrol için randevu verdi. 1 ay sonraki konrolümüzde de yine aynı şekilde takip edelim diyerek 2 ay sonrası için kontrol ranevusu verdi. Bu seferki kontrolümüzde değerlerin sınırın biraz üzerinde olduğunu başka testler yapması gerektiğini söyledi. O testlerin de sonuçlarına göre de oğlumun ilaç kullanması gerektiğine karar verdi.

Hipotiroidide önemli olan durumun tespit edilmesi ve üzerine gidilmesidir. Doktorumuz tedavi edildiği sürece hipotiroidinin gelişim geriliğine neden olmadığını söylüyor, Oğlumun gelişimine baktığımda da bir gelişim geriliği olmadığını gözleyebiliyorum. Fakat konunun üzerine gitmeyip, önemsememiş olsaydık karşılaşabileceğimiz durumu düşünmek dahi istemiyorum. Gelişim geriliğinin malesef geri dönüşü bulunmuyor. 

Oğlumun durumunun tedavisi de gayet ucuz ve kolay. İlaç suda eriyebildiğinden bebekler için de kullanımı gayet kolay oluyor. Düzenli göründüğü çocuk doktorunun yanı sıra düzenli olarak çocuk endokrinoloğuna da kontrol için götürüyoruz.

Bizim için günün en önemli görevi oğlumuzun ilacını vermek. Bu arada bende de hipotirodi (doğuştan değil) rahatsızlığı bulunuyor. Anne-oğul her sabah beraber içiyoruz ilacımızı.  

20 Kasım 2015 Cuma

Eyvah! İkizler Geliyor

Daha önce Uykusuz Anne'nin bloğunda yazdığım bu yazıyı burada da yayınlamak istedim.

İkiz anneliği başka bir yaşam şekli geliştirmektir. İkizlere özel yeterli kaynak da pek yoktur, bu nedenle kendi yöntemlerinizi geliştirirsiniz. İşte, bu nedenle, baş edemeyeceğini düşünen ikiz anne adayları için hamilelik ve ilk 6 aylık dönemde öğrendiklerimipaylaşmak istedim.
İşte bu benim hikayem…

Çoğul gebelik olduğunu öğrendiğim anda hiç de öyle sevinçten havalara uçup “Yaşasın çifte mutluluk yaşayacağız!” diye düşünmedim; aksine gayet üzüldüm. İnanıyorum ki ikiz annesi olup bu duyguyu yaşayan pek çok insan vardır. Aklımdan hep olumsuzluklar geçti. Hamilelik sürecimi sağlıksız geçireceğimi, çok kilo alacağımı, tekrar eski fiziğime dönemeyeceğimi, bebeklerimin vaktinden önce doğacağını, uzun süre kuvözde kalacaklarını, ikisine birden sütümün asla yetmeyeceğini, kendi hayatımın artık bittiğini, ikisine birden yetemeyeceğimi, baş edemeyeceğimi, çok sinirli olacağımı düşünüyordum.

Ama, bakın, nelerle karşılaştım, neler öğrendim?:

Öğrendim kievet her gebelik riskli ve zordur ama çoğul gebelik daha risklidir, daha zordur  (en basit örnekle mide bulantısına neden olan hormon daha fazla olduğundan mide bulantısını çok daha fazla yaşarsınız) ama her sıkıntının altından sağlıkla çıkabilirsiniz. Çok zor günler geçirdik, hatta onları kaybettiğimi düşündüğüm günlerim de oldu. Fakat çocuklarım hep benimle kaldı; hayata tutunmaya ve içerdeki sıkışık alanda birbirleri ile mücadeleye devam ettiler :)

Öğrendim ki ikiz gebelikte çok kilo almamak da başarılabiliyormuş. Sadece 10.5 kilo (gebelik öncesi 52 kilo idim) alarak tamamladım hamileliğimi. İkiz bebekler için sağlıklı kilo alımı haftada 500 gr.’dır. Her hafta aynı gün, aynı şekilde tartıldım ve bu sınırı hep korudum. Sağlıklı beslendim. Nasılsa hamileyim diye ipin ucunu hiç bırakmadım. Hamile olduğumu hiç unutmadan ama hayatımdan kısmadan geçirdim bu dönemi. 16. haftadan 35. haftaya kadar haftada 2 gün pilates yaptım. Her gün en az 30-45 dk yürüdüm. 35. haftayı tamamlayana kadar çalışmaya devam ettim.

Öğrendim ki bırakın eski halime dönmeyi hatta daha zayıf bile olabilirmişim. Meğerse emzirerek ne çok kalori harcanıyormuş.

Öğrendim ki ikizler illa ki vaktinden önce doğmazlarmış. İkiz anneliği hep erken doğum için tetikte beklemektir. Bu duruma karşı hazırlıklıydım ama her zaman vaktinde doğacaklarına inandım. Tek bebekler için hangi hafta ne normal ise ikizler için iki hafta öncesi normal kabul edilir. Örneğin tek bebekler için 40. haftada doğum normalken ikiz bebeklerde 38. hafta normaldir. 38 haftayı sağlıkla tamamlayıp dünyaya geldiler .

Öğrendim ki ikizler illa ki uzun süreler kuvözde kalmayabilirmiş. Bir tanesi 2.500 gr altında doğduğundan kontrol amaçlı iki gece, diğeri ise solunum sıkıntısı nedeni ile iki saat kuvözde kaldı. Hastaneden üç gece sonra hep beraber taburcu olduk.

Öğrendim ki iki bebeğe birden sütüm yetebilirmiş. Hastane (bebek dostu hastane olmasına rağmen formül mama verdi maalesef bebeklerime)ve doktorlar genelde sütün yetmeyeceğini söylerler, aldırmadım. Bir annenin 2,5 bebeğe yetecek kadar sütü olabileceğini araştırıp öğrenmiştim. Sütü arttırmak için çok mücadele ettim elbette, hastaneden çıktığım andan itibaren bebeklerime hiç mama vermeden sadece anne sütü ile besledim, gayet sağlıklı gelişimlerine devam ettiler. Şu an 17 aylıklar ve ben hala emzirmeye devam ediyorum.

Öğrendim ki(evet, belki “Hayatım bitti!” diyemem ama) bir süre bazı şeylere ara vermem gerekiyormuş. Bunu kabul ettim. “Sosyal hayattan kopmadım.” diyebilmek için kendimi ve çocukları perişan etmiyorum. Sosyalliğimi öğle yemeklerine sığdırmaya çalışıyorum JBebeklerim 3,5 aylık olduğunda işe döndüm. Doğum izni ikiz anneleri için sadece 2 hafta daha fazla. Ben işe karalar bağlamadan gayet neşeli döndüm. Geceleri sayamadığım kadar çok kalkıyorum, çok yorgun oluyorum; evet, ama bir çay, kahve içmenin tadını alıyorum, yemek yiyorum sakince, kafamı başka yönlere çevirebiliyorum, gündemi takip edebiliyorum. Pijamaları çıkarıp şık giyinip, makyaj yapıp işe gitmek bana çok iyi geldi.

Öğrendim ki ikisine birden aynı anda yetişebilmek her zaman mümkün olmayacak, bunu da kabul ettim, ama elimden gelenin en iyisini yapabilirim. İkisi birden acıktığında, aynı anda emzirdiğim anlar oldu, hala oluyor. Mümkün olduğunca beslenme ve uyku düzenlerini aynı anda ya da art arda yapıyorum. Düzenleri ne kadar senkronize olursa size nefes almak, ortalığı toparlamak, yemeklerini yapmak ya da kendi ihtiyaçlarınız için biraz da olsa vakit kalır.

Öğrendim ki deneyimledikçe baş edebilirmişim bu durumla. Hastane dönüşü evde ilk günler karmaşa içinde geçti. İlk 6 hafta her şeyi not ettik. Hangisi, ne zaman, kaç dakika emdi, ne zaman bezini aldık, ne zaman uyuyup uyandı. Bu karmaşayı daha düzenli atlatmayı denedik bu şekilde ve işe de yaradı.

Öğrendim ki doğa anneliğe, yorgunluğa hazırlıyormuş bedenimi. Kendimden hiç beklemediğim kadar sabırlıymışım. Canım yana yana sürekli emzirebilirmişim, geceleri sayısını unuttuğum kadar kalkabilirmişim.


Geçirdiğim 17 ay sonunda, şimdi düşünüyorum da ya birinden biri olmasaydı. İşte o zaman evimiz hiç bu kadar curcuna içinde olmayacaktı, hayat daha rahat olacaktı belki; ama bu kadar neşe içinde de olmayacaktı. Birbirlerinin yokluğunu hemen fark eden, hem birbirlerini tartaklayıp ağlatan hemen arkasından sarılan, gülen; koşturan, birbirini taklit eden, aynı anda dünyaya gelmiş,  aynı şekilde beslenen, aynı şekilde davranılan ama farklı iki bireyin büyümesine tanıklık etmek müthiş bir deneyimmiş. 

17 Kasım 2015 Salı

“İkiz bebeklerimi nasıl sadece anne sütü ile besledim?”


Yazımın başlığı ikiz bebeklerimi sadece anne sütü ile beslediğimi duyan bütün anne ve anne adaylarının bana en sık sorduğu soru. Bu nedenle ilk yazı konusu olarak emzirmeyi seçtim.

Çoğul gebelik olduğunu öğrendiğim ilk günden itibaren en çok kafama takılan konulardan biri, iki çocuğa birden sütümün nasıl yeteceği idi. Öncelikle “İkiz bebeklere sadece anne sütü vermek mümkün mü?” sorusunun cevabını aramaya başladım. Katıldığım bir eğitimde bir annenin 2.5 bebeğe yetecek kadar sütünün gelebileceğini öğrendim, mümkün olabileceğini öğrendikten sonra gerisi denemeye değerdi elbette.

Bunlar da benim emzirme deneyimlerim.

1) Asla stres yapmadım. Formül mama vermeye dünyanın en kötü olayı diye bakarsanız strese girersiniz. İlk günlerde vermek durumunda kalsanız bile geçici bir öğün diye düşünün stres olmayın, rahat olun. Siz rahat oldukça sütünüz gelecektir.

Sezaryen doğum ile dünyaya geldi bebeklerim ve ilk iki gün sütüm gelmedi. Hastane direk formül mama verdi sütüm olmadığından. İnanın hiç panik yapmadım. Eyvah çocuklar mama alıyor diye strese girmedim.

2) Sadece anne sütü vermeyi denedim öncelikle. Üçüncü günden itibaren sütüm geliyorken bebek dostu olmasına rağmen formül mama vermeye devam etti hastane, çünkü onlar sütün yetmeyeceğini düşünüyorlardı. Müdahale ettim. Hastaneden eve geldikten sonra da formül mama vermedim. Genellikle “sütün iki çocuğa yeteceğini zannetmiyorum” diye başlayan cümleler duyarsınız, bu çocuk aç diye mama vermeyi teklif edenler olur, aldırmayın, deneyin.

Aksi halde şöyle bir döngü başlıyor : Süt yetmiyor / yetmez !! à formül mama takviyesi à doymuş bebek à daha az anne sütü ihtiyacı à sütün gittikçe azalması àsütün gerçekten yetmemesi

3) Her istediklerinde emzirdim. Kendi ihtiyaçlarını ben dışardan belirlemeye kalkmadım. Saatlere takılmadım. İlk haftalarda en fazla 1.5 saat duruyorlardı sonra yeniden istiyorlardı. Her emdiklerinde 20 -25 dakika memede kalıyorlardı. Biliyorum çok yıpratıcı bir süreç ama dayanın. Hep bunun geçici bir durum olduğunu düşünün. İnanın geçecek, geçiyor…

Geceleri de aynı şekilde ne zaman istiyorlarsa besledim hiçbir zaman pışpışlayıp geri yatırmadım. Gece emzirmenin de süt üretimini arttırdığını duymuştum.

4) Her emzirmenin ardından mutlaka sağdım. Bu uygulamayı 6 hafta sürdürdüm. Bebeğin emme gücü tüm makinelerden daha güçlü olduğundan öncelikle bebeğin emmesi önemli. Sonra memeyi tamamen boşaltabilmek için hemen arkasından sağdım. Böylece hem meme tamamen boş olduğundan yeniden dolmak için faaliyet başlıyordu, hem de süt biriktiriyordum. Tahmin edeceğiniz üzere günümün çok büyük kısmı emzirme ve sağma arasında geçiyordu J

5) Gerçekten doymadığını düşündüğüm anlarda formül mama yerine biriktirdiğim sütlerden ısıtıp verdim.

6) Geceleri bir kere 3 saat kesintisiz uyuyabilmem için, bir öğünü eşim ya da annem gündüz sağdığım sütlerden verdi. Anne sütünün kalorisi düşük olduğundan bebeklerin çok sık uyanması normaldir. Bu durumu normal kabul edin. Fakat bu sefer anne hiç dinlenememiş oluyor ve bu durum da süt artışını olumsuz etkiliyor.

7) İyi bir süt sağma pompası edindim. Hastane tipi süt sağma pompası kiraladım. Hastane tipi makineler çok güçlü çekiyor ve çok daha kısa sürede boşaltıyor. Benim gibi tez canlı birisi için kurtarıcı oldu J.

Süt sağma pompası özellikle işe döndükten sonra çok önemli. Bebeklerim 3.5 aylıkken işe döndüm, çalışmaya başladıktan sonra da sadece anne sütü ile beslemeye devam ettim. İş yerinde her üç saatte bir mutlaka sağdım. 1.5 yaşlarındalar ben hala günde bir kez sağmaya devam ediyorum.

Eğer süt sağma pompanızın emiş gücünde azalma varsa mutlaka sağma aparatlarını değiştirin, yeniden güçlü sağmasını sağlayın.

8) Eğer bir göğsünüzden diğerine göre daha az süt geldiğini düşünüyorsanız o göğsünüzden daha fazla emzirin ki süt fazlalaşsın. Benim bir bebeğim diğerinden daha güçlü emiyor. O yüzden her iki göğsümü sırayla veriyorum ikisine de.

9) Memeyi doğru şekilde almaları için baştan çok uğraş verdim. Göğüs ucu ve areolanın büyük kısmı bebeğin ağzında olmalıdır. Doğru emzirmenin de sütü arttırdığını öğrenmiştim.

10) Yanımdan kocaman bir bardak su hiç eksik olmadı. Bol sıvı alımı olmazsa olmaz, özellikle su tabi ki.

11) Dengeli beslendim, hiç aç kalmadım. “Ye sütün olsun” cümlelerine bolca maruz kalırsınız sabredin, stres olmayın J

12) İlk dönemler çemen tablet (fenugreek) kullandım.

13) İlk dönemler süt arttırıcı diye söylenen çaylardan içtim.

Eğer bebeğiniz yeterli kilo alıyorsa, yeteli miktarda çiş/kaka yapıyorsa bunlar sütünüzün yettiğinin göstergesidir. Her ağlama açlık nedeniyle olmayabilir, uzun uyumaması açlık nedeniyle olmayabilir.

Bebeklerim şu an 18 aylıklar ve hala emmeye devam ediyorlar. Hedefimiz iki yaşına kadar anne sütüne devam etmek.

16 Kasım 2015 Pazartesi

Merhaba

Avuçlarıma bir minik eli alabilmek için verdiğim mücadeleyle başladı benim annelik hikayeminin ilk bölümü. En can alıcı noktada ise leyleğin bize bir değil iki bebek getirdiğini öğrendik ve hikayenin ikinci bölümü başladı.

Çoğul gebelik ve ikiz anneliği maceram, her yeni başlangıçta olduğu gibi, sorularla başladı. Soruların cevaplarını elbette araştırarak, okuyarak, sorarak ama en önemlisi deneyimleyerek buldum. Deneyimlerimi aktarma kararını vermek ise pek kolay olmadı benim için.

Amacım asla ben en iyisini bilirim, en iyi anne benim temalı yazılar yazmak değil. Sürekli "annelik" üzerinden vurgu yapan, kendinin en mükemmeli uyguladığını düşünüp akıl veren annelerden etrafta zaten yeterince var.

Hem yeni şeyler öğrenmek, hem de benim gibi soruları olan başkalarının cevapları bulmasına yardımcı olmak için çıktım ben de bu yola. Talep geldiği sürece de yazmaya devam edeceğim.